6 Aralık 2019 Cuma

YORUMSAL YANSIMALAR ÇİĞDEM EMİR & GÜRKAN GÜRSOY Fotoğraf & Resim Sergisi GÖRKEMLİ BİR AÇILIŞLA SANATSEVERLER İLE BULUŞTU


YORUMSAL YANSIMALAR
ÇİĞDEM EMİR & GÜRKAN GÜRSOY Fotoğraf & Resim Sergisi
GÖRKEMLİ BİR AÇILIŞLA SANATSEVERLER İLE BULUŞTU

Küratörlüğünü Fine Art Sanat Birliği Başkanı Funda Tümer'in gerçekleştirdiği serginin ev sahipliğini, Çankaya Belediyesi Zülfü Livaneli Kültür Merkezi üstlenmekte.


Fotoğraf Sanatçısı Çiğdem Emir ve Ressam Gürkan Gürsoy'un bir araya geldikleri sergide, sanatçılar eserlerinde doğa ve doğal yaşamın giderek yok olarak, insanoğlunun demir ve taş yığınlarına dönüşen metropol hayatı içerisindeki özünü koruma çabası ve yaşam mücadelesini yansıtarak dikkat çekmeye çalışmaktadırlar.

04 Aralık tarihinde görkemli bir şekilde kapılarını açan sergide açılışa İş, Siyaset, Sanat ve Medya'dan başta TDHD Yönetim Kurulu Başkanı ve Amerika Kültür Sanat Elçisi Yalçın Mıhçı, İYİ Parti Basın Halkla İlişkiler ve Arge Başkanı Ümit Altun, İYİ Parti Sosyal Politikalar Başkan Yardımcısı Şükrü Cankurt, Çankaya Tofaş Spor Merkezi Kurucuları Ömer Gültekin ve Abdullah İnan, CHP Belediye Meclis Başkanı Yeliz Taşçı, TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz, Televizyon Evi Kurucusu Yapımcı Kerim Ayyıldız, TRT TV. Necdet Balcı, Tunçbilek Reklam ve TV. Çağlan Tunçbilek, Neolife Brokerlik, Gümrük Müşavirlerinden Yunus Ündücü, İş Adamı Eray Tontu, Yatırımcı İş adamı Murat Polat, TRT Haber, Ulusal Haber Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Tümer, Ressam Akdoğan Topaçlıoğlu, Ressam Nedim Bilgiç, Ankara Gezginler Fotoğraf Grubundan Fotoğraf Sanatçısı Mehmet Çallı ve Ali Emin Turabık olmak üzere 200 e yakın birçok önemli konuk yer aldı.






Aynı anda aynı salonda birbiri ile uyumlu iki güçlü kişisel sergi olarak hazırlanan proje de yer alan eserler izleyicilerin büyük ilgisini çekti. 




Sergi 15 Aralık 2019 tarihine kadar görülebilecek.

20 Kasım 2019 Çarşamba

YORUMSAL YANSIMALAR ÇİĞDEM EMİR & GÜRKAN GÜRSOY FOTOĞRAF & RESİM SERGİSİ SANATSEVERLER İLE BULUŞMAYA HAZIRLANIYOR


YORUMSAL YANSIMALAR

ÇİĞDEM EMİR & GÜRKAN GÜRSOY 

FOTOĞRAF & RESİM SERGİSİ

SANATSEVERLER İLE BULUŞMAYA HAZIRLANIYOR


Küratörlüğünü Fine Art Sanat Birliği Başkanı Funda Tümer'in gerçekleştirdiği serginin ev sahipliğini, Çankaya Belediyesi Zülfü Livaneli Kültür Merkezi üstlenmekte.

Fotoğraf Sanatçısı Çiğdem Emir ve Ressam Gürkan Gürsoy'un bir araya geldikleri sergide, sanatçılar eserlerinde doğa ve doğal yaşamın giderek yok olarak, insanoğlunun demir ve taş yığınlarına dönüşen metropol hayatı içerisindeki özünü koruma çabası ve yaşam mücadelesini yansıtarak dikkat çekmeye çalışmaktadırlar.

Projenin küratörü Funda Tümer, sergi ile ilgili soruları yanıtlarken, Genç Kuşak Sanatçılar kadromuzda yer alan ve kendi dallarında çok güçlü ve farklı olan Çiğdem Emir ve Gürkan Gürsoy'a gerek sanatçı duruşları gerekse eserlerinin gücü ile çok güvendiklerini, sergideki eserlerin izleyiciyi etkisi altına alarak hayran bırakacağından hiç şüpheleri olmadığını ve kesinlikle görülmesi gereken bir sergi olduğunu ifade etti.


Aynı anda aynı salonda birbiri ile uyumlu iki güçlü kişisel sergi olarak hazırlanan proje 04 Aralık 2019 tarihinde kapılarını açarak izleyici ile buluşacak ve 15 Aralık 2019 tarihine kadar Çankaya Belediyesi Zülfü Livaneli Kültür Merkezi'nde (Ankara) görülebilecek.

13 Kasım 2019 Çarşamba

FINE ART SANAT BİRLİĞİ '' BÜYÜK DOKUNUŞLAR '' GÖRSEL SANATLAR SERGİSİ GÖRKEMLİ BİR AÇILIŞ İLE SANATSEVERLERLE BULUŞTU


FINE ART SANAT BİRLİĞİ
'' BÜYÜK DOKUNUŞLAR '' GÖRSEL SANATLAR SERGİSİ GÖRKEMLİ BİR AÇILIŞ İLE SANATSEVERLERLE BULUŞTU




Sergi Fine Art Sanat Birliği Konsept Proje kapsamında hazırlanmış olup, Başkan Funda Tümer Küratörlüğü ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi Actor Studio Sanat Galerisi ev sahipliğinde, 09 Kasım 2019 tarihinde sanatseverler ile buluştu.


Serginin açılışını Fine Art Sanat Birliği Başkanı Ressam&Küratör Funda Tümer, TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz, Yazar Dr.Ali Eryılmaz, MSM Ankara yöneticisi Esin Dişisağlam ve sanatçılar ile birlikte gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını yapan TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz konuşmasında,
Görsel Sanatların başta sinema ve Tv. olmak üzere her sanat dalına etkisi üzerine vurgu yaparak, bu doğrultuda TRT olarak yakından takip ettikleri Fine Art Sanat Birliği'ne ve sanatçı ekibine çalışmaları için teşekkür etti. Sanatçılara belgelerini takdim etti.



Açılışa İş, Basın ve Sanat Camiası'ndan başta, Birleşik Kamu İş Genel Başkanı Hasan Kütük, Şimşek Kolejleri Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şimşek, İş Adamı Bora Karayel, ESC Yatırım Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tümer Topal, Ulusal Haber Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Tümer, Neo Life Grup, Yatırımcı İş Adamı Murat Polat, İş Adamı Eray Tontu, FA Yayınları sahibi Feride Akturan, Ressam Derya Saatçioğlu, Ressam Nedim Bilgiç, Ressam Ferman Aydın, TRT Haber önde olmak üzere birçok önemli konuk katıldı.

5 aylık bir çalışma sonucunda gerçekleşen, Görsel Sanatlara dair farklı tarz ve teknikte 14 sanatçının 5 eserden oluşan koleksiyonları ve toplam 70 eserin yer aldığı sergide, eserler ve proje kapsamında açılış gecesinde Yazar Dr. Ali Eryılmaz'ın 'Buğarık Hatun ve Mezar Odası ' kitaplarının tanıtımı ve imza günü büyük ilgi gördü.



Fine Art Sanat Birliği bu proje ile daha önceki katılımlarından ' Yılın Sanat Projesi ' ve 'Yılın Küratörü' ödüllerine sahip oldukları İspanya' tarafından 4 yılda bir, elçilik ve fahri konsolosluklarının olduğu 98 ülke katılımı ile gerçekleşen ve 'Yılın En İyi Sanat Projesi- Yılın Küratörü- Yılın Sanatçısı- Yılın Sanat Eseri- Yaşam Boyu Onur Ödülü'' olmak üzere 5 kategoride ödül verilen 'Sanat Projeleri' yarışmasında 2.kez ülkemizi temsil etmekteler.

Sergi 19 Kasım 2019 tarihine kadar izlenebilecek.

27 Ekim 2019 Pazar

FINE ART SANAT BİRLİĞİ KONSEPT PROJESİ '' BÜYÜK DOKUNUŞLAR '' GÖRSEL SANATLAR SERGİSİ SANATSEVERLER İLE BULUŞMAYA HAZIRLANIYOR


FINE ART SANAT BİRLİĞİ KONSEPT PROJESİ
'' BÜYÜK DOKUNUŞLAR '' GÖRSEL SANATLAR SERGİSİ SANATSEVERLER İLE BULUŞMAYA HAZIRLANIYOR





Fine Art Sanat Birliği'nin her yıl düzenledikleri  Konsept Proje  kapsamındaki sergileri sanatseverler ile buluşmaya hazırlanıyor.

Çalışmalarına Mayıs 2019 tarihinde başlanan, Görsel Sanatlar'a dair farklı tarz, teknik ve temada eserlerin yer alacağı serginin küratörlüğünü Funda Tümer, ev sahipliğini sanatın önemli merkezlerinden biri olan Müjdat Gezen Sanat Merkezi Actor Studio Sanat Galerisi ( Ankara ) üstlenmekte.

Sanatçıların sergi için hazırladıkları 5 eserden oluşan özel koleksiyonları sergilenecek. 14 sanatçının yer aldığı sergide toplam 70 eser izleyicisi ile buluşacak.

Serginin açılış gecesinde aynı zamanda önemli yazarlarımızdan 
Dr. Ali Eryılmaz'ın imza günüde yer alacak.



Her aşaması özenle hazırlanan proje Uluslararası Sanat Projelerinin yarışdığı
İspanya tarafından 4 yılda bir düzenlenen yarışmada Türkiye katılımcısı olarak ülkemizi temsil edecek. Fine Art Sanat Birliği'nin 2. kez ülkemizi temsil edeceği yarışmada önceki katılımlarından 'En iyi Sanat Projesi' ve 'Yılın Küratörü' ödülleri bulunmakta.

Sergi 09 Kasım 2019 tarihinde kapılarını açarak  sanatseverlerle buluşacak.

8 Ekim 2019 Salı

HUKUKÇU & YAZAR DR. ALİ ERYILMAZ İLE SÖYLEŞİ


   HUKUKÇU & YAZAR DR. ALİ ERYILMAZ İLE SÖYLEŞİ






Sizi yazmaya yönlendiren şeyler nelerdir?

Küçüklüğümden bu yana çok okuyan birisiyim. Yazmaya karar vereli çok oldu ancak bir türlü fırsat bulamamıştım. İşin doğrusu nasıl yazacağımı da bilmiyordum. Asosyal bir insan değilim ama yalnızlığı da seviyorum. Ara sıra içimde birikenleri kâğıda dökerek aslında kendi kendime terapi uyguluyordum. Fark ettim ki yazmak psikolojik anlamda bana antidepresanlar kadar iyi geliyor ve yan etkileri de yok. Sonrasında kendimi sürekli yazmaya verdim. Yazarken içinde bulunduğum ortamdan kopuyorum ve kurguladığım dünyanın içinde yaşamaya başlıyorum. Sorunları, hastalıkları hatta sokaktaki gürültüyü dahi unutuyorum.

Kimsenin okumayacağını bilseniz yine de yazar mısınız?

Öncelikle başkaları için yazmıyorum. Yazmak bana kendimi iyi hissettirdiği için yazıyorum. İlk zamanlar kimse okumasa da kızıma benden hatıra kalır, en azından o okur diyordum. Ama ne mutlu ki artık belirli okuyucu kitlem oluşmaya başladı ve artık yazarken sadece kendimi değil okuyucuları da düşünerek yazıyorum.

İlk kitabınızı ne zaman ve nasıl çıkarmaya karar verdiniz?

İlk kitabım “Kan ve Zafer – Antik Roma” isminde bir tarih kitabıydı. Öğrencilere anlattığım konularda piyasada yeterli kitap bulunmadığından öğrenciler her konu için farklı kitapları almak ya da incelemek zorunda kalıyordu. Çalışırken sadece ders notlarıyla çalışmakta tatmin edici olmuyordu. Ben de bütün konuları tek bir kitapta toplamaya karar verdim. Yazdım ve üniversite matbaasında bastırdım. İlk baskı da üç ay da bitti zaten. İlk ciddi anlamda yazma eylemim de bu şekilde başladı.

Kitabınızı yazmaya başlamadan önce mi kurgularsınız yoksa yazarken kendiliğinden mi gelişir?

Yazmaya başlamadan önce kurgulayacağım bir olay kafamda oluşmuştur. İlk olarak olaya uygun bir karakter oluşturuyorum. Bir Türk kraliçesi ise ona uygun karakteristik özellikler belirliyorum. Mesela zeki, istişareye önem veren, halkla iç içe yaşayan, tebaası tarafından sevilen, iyi savaşan, kültürlü ve bilgili tabi kraliçe olduğu için standart kadınlardan daha güzel ve çekici bir kadın karakter oluyor. Karakteri oluşturduktan sonra romana nasıl başlayacağıma ve nasıl bitireceğime karar veriyorum. Sonrası ise kurguya uygun olarak yazarken kendiliğinden gelişiyor.

Okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimlerdir?

En çok hatta tekrar tekrar kitaplarını okuduğum tek yazar Dostoyevski. Çünkü edebiyat dünyasında insan psikolojisini romanlarında en güzel verebilen yazar. Zaman ve mekân tasvirleri ise harikulade. Her kitabı bir ders kitabı olabilecek derecede önemli. Tarık Buğra, Sabahattin Ali ve elbette Yaşar Kemal de vazgeçemeyeceğim yazarlar. Her ne kadar günümüzde edebiyat köyden çıkıp şehirlere yerleşmiş olsa da eski Anadolu’yu ve insanını omların dilinden okumak bam başka bir zamanda yolculuk hissi uyandırıyor bende. Orhan Pamuk’u sona bıraktım çünkü kendisi yaşayan yazarlar arasında gerçek anlamda tek yaratıcı yazardır benim için. Doğuyu ve batıyı harmanlayıp, klasik köy anlatımından çıkarak büyük bir metropolde ne hayatların yaşandığını önümüze koyan en önemli yazardır. Elbette iyi bir öğretmendir benim için.

En son hangi kitabı okudunuz?
En son okuduğum kitap Patrick Modiano’nun 2014 Oscar Edebiyat ödülü alan “Mahallede kaybolma diye” isimli romanı. Heyecanla başlamıştım kitabı okumaya ancak hayal kırıklığı ile bitirdim. Beklentilerimi karşılamadı doğrusu.

Sizce herkes yazabilir mi? Yoksa yazmak bir yetenek işimi?

Ülkemiz dışında yazarlık dünyasında “Creative Writing” denilen bir kavram var. Maalesef Türkiye’de yazarlık kursu verenler ya da yazanlar bu kavramı “Yaratıcı Yazarlık” olarak tercüme ediyorlar. Bu da yazar adaylarını işin başında ümitsizliğe düşürüyor. Yazmak için yaratıcı olmak, doğuştan gelen bir yeteneğe sahip olmak gibi özelliklerin gerektiği hissine kapılıyorlar. Halbuki yaratıcı olan yazar değildir, yazdığı metindir. Yaratıcı metin de ortaya öncekilerden farklı bir “şey” koyan metindir. Hakkında yazılmamış bir şey kalmayan günümüzde aslında hala yazacak çok şey var. Çünkü bir başka yazarın kendi iç dünyası ve kelime haznesiyle anlattıklarını daha farklı bir tarzda anlatabilecek nice yazarlar çıkacaktır. Oğuz Atay ilk yazmaya başladığında eleştirmenlerin saldırına maruz kaldı ama yılmadı. Sonradan anladılar ki Oğuz Atay yazdıklarıyla edebiyata bam başka bir tarz getirmişti. Yazdığı metinler hiç kimsenin yazdıklarına benzemiyordu. İşte yaratıcı yazarlık budur. Velhasıl yazmak için yetenek gerekmiyor, çok okumak ve vazgeçmeden sürekli yazmak gerekiyor. Bir paragraf yazarken on paragraf düşünmek gerekiyor. Okuyan, okumayı seven herkes yazabilir. Ancak unutmamak gerekir ki yazmaktan daha önemli olan ne yazdığın ve nasıl yazdığındır.

Yazar olmak isteyenlere tavsiyeniz nedir?

Elbette çok okumak. Okumayan bir insan yazamaz. Yazar olmak isteyenler ayrıca farklı okumalıdır. Sıradan bir okuyucudan farklı olarak okuduğu kitabı çözümleyerek okumalıdırlar. Kitaptaki kahramanları, onlara verilen karakteristik özellikleri, çatışmaları, tasvirleri, sahnelerin gelişmesini, çözümlemeyi inceleyerek okumalıdırlar. Bu okuma kendilerine teknik anlamda çok şey katacaktır. O yazardan kitabını okurken yazma teknikleri dersi almak gibi bir şey bu aslında. Hem de bire bir özel bir ders. İstedikleri halde yazmaya başlayamıyorlarsa teknik olarak destek almak için yazarlık kursları var. Mutlaka bu kurslardan kazanımları olacaktır. Ama her şeyin başı okumak ve üşenmeden, yılmadan oturup yazmaya başlamak.

Konuları nasıl seçersiniz?

Genelde konularımı tarihten seçiyorum. Ya az bilinen ama unutulmuş bir kahramanı bulup çıkartıyorum ya da olay günümüzde geçse de mutlaka tarihi konularla ya da objelerle süslüyorum. Son kitabım polisiye roman olsa da buram buram tarih kokuyor. Konu anlamında bana ilham veren tarih diyebilirim.

Yazma ritüellerinizden bahseder misiniz
Örneğin hangi saatleri ve mekânı tercih edersiniz?

Yazarken mutlaka yalnız olmalıyım ve ortamın sessiz olması gerekiyor. Aksi halde düşüncelerimde yoğunlaşamıyorum. Yazmaya çalıştığım olayları hayalimde canlandıramıyorum. Bu şartlara en uygun zamanda geceler elbette. Ortalıktan el ayak çekildikten sonra yazmaya başlıyorum ve ezan okununca da diyorum ki tamam yatma zamanı geldi. Yazacak bir şey bulamasam da bilgisayarın başında otururum. Düşünürüm, hayal ederim. Bazen günde bir sayfa yazarım bazen beş sayfa. Bu tamamen o andaki psikolojik durumuma bağlı. İlhamla da pek alakalı durum değil aslında. Ben yukarıdan vahiy gibi ilham diye bir şeyin gelmesi gerektiğine inanmıyorum. İçimden gelen sese kulak veriyorum. Gözlerimi kapattığında beynimin hayal gücü olarak bana verebildiklerine inanıyorum.

Farklı tarzlarda kitaplarınız mevcut. Neden belirli tarzlarda değil de farklı tarzlarda yazıyorsunuz?

Evet tarzları farklı gibi görünüyor. Enheduanna ve Buğarık Hatun tarih kurgu roman. Elbette macera ve gizem de içeriyor. Mezar Odası ise psikolojik gerilim fakat tarihten esintilerin yer aldığı bir roman. İki bin beş yüz yıl önce yaşamış olan Lidya Kralı Alyattes’ten çok güzel dersler alıyoruz mesela. Son yazdığım roman olan Kutsal Cinayet konusu itibarıyla polisiye ancak o da içinde tarih barındırıyor aslında. Mitolojik anlatıların Hristiyanlıktaki sembolleriyle harmanlandığı gizem dolu bir roman. Diyeceğim ne yazarsam yazayım mutlaka tarihle bağlantılı kitaplar oluyor. Korku romanı da yazsam yine içinde tarihsel esintilerin yer aldığı bir kitap olur. Elbette okuyucunun tercihleri de çok önemli. Bir dönem aşk romanları popüler olurken bir bakıyorsunuz bir yıl sonra polisiye romanlar popüler oluyor. Okuyucuya ulaşabilmek için de tarzlarda değişiklikler olabiliyor. Ama tarih her zaman her tarın içinde mevcut.

Ülkemizde okuma azlığı oranı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu alışkanlık sizce nasıl edinilmeli?

Okuma alışkanlığı sonradan kolay kolay kazanılan bir alışkanlık değil. Çocukken kitap okumayı sevdirmek gerekiyor. Bunun içinde öncelikle anne ve babaların kitap okuması lazım. Çocuk daha okula başlamamış ve okumayı bilmiyorsa anne ve baba kitabı eline alıp çocuğa okumalıdır. Belli bir yaştan sonra ev halkı salonda toplandığında anne ve babaların elinde kitap olması şart. Büyüme aşamasındaki çocuk kendisine rol örnek olarak annesini aldıysa annesini, babasını aldıysa babasını taklit ederek eline kitap alıp okumaya başlayacaktır. Olmazsa olmaz tabii bir kütüphane. Her evde bir kütüphane olmalı. Şahsi deneyimlerim gösteriyor ki yazmaya teşvik edilen çocuklar zamanla okumaya da başlıyor. Okumayı sevmeyen çocukları yazmaya alıştırmak bir çözüm olabilir. Bu başlarda günlük olabilir, anı olabilir, küçük denemeler olabilir ya da kısa öyküler olabilir. Hem bilemezsiniz geleceğin dahi bir yazarı da olabilir ileride.

İlerleyen dönem projeleriniz nelerdir?

Öncelikle yazmaya devam etmek istiyorum. Daha çok ve daha farklı yazmam gerekiyor. Sonraki planımda yazarlığa meraklı olanlar için yazarlıkla ilgili bir kitap yazmak var. Piyasada incelediğim yazar olmayı anlatan kitapların birçoğunun yazar olmayı öğretmediğini fark ettim. Ve bu konuda mutlaka bir kitap yazacağım. Şu an da yazıyorum da zaten. Bununla ilişki yazarlık atölyeleri kurmak da projelerim arasında. Kırlangıç Akademi ile çok güzel bir proje hazırladık bu konuda. Ay sonunda hayata geçeceğini umuyorum. Bu işe gönül vermiş bir insan olarak okullarda okumak ve yazmak konusunda seminerler ya da söyleşiler de düzenlemek istiyorum. Takdir edersiniz ki mevcut bürokrasi birçok güzel etkinliği yapabilmek için önümüzdeki en büyük engel. Okul müdürlüklerinden gelen her türlü söyleşi teklifini geri çevirmeyeceğimi ve hiçbir ücret talep etmeyeceğimi belirtmek istiyorum. Okuyan ve yazan bir nesil yetiştirmek için bana ne yapmak düşüyorsa elimden gelenin fazlasını yapmaya hazırım.

Aynı zamanda bir hukukçu olarak ülke gündemleri ile ilgili yazılarınız mevcut mu?

Her düşünen ve yazan insan gibi ülke gündemine gelen konular hakkında çok şey söylemek ve yazmak istiyorum. Hatta sokaklara çıkıp avazım çıktığı kadar bağırarak haykırmak istiyorum.  Ama ne konuşuyorum ne de yazıyorum. Anayasanın her açıkça ihlal edildiği, insan haklarının umursanmadığı, düşünce ve fikir beyan etme hürriyetinin bulunmadığı bir ülkede ne yazabilir ne de konuşabilirsiniz. Yazan ve konuşanların sonu malum. Laik ve demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti maalesef günümüzde korku cumhuriyetine dönüştü. Fikirsel, sanatsal ve ekonomik anlamda uçurumun kıyısında bir ülke olduk. Dolayısıyla ben yazmıyor ve konuşmuyorum. Aslında yazmak ya da söylemek de gerekmiyor. Her şey o kadar açık ve anlaşılır ki (Kral çıplak ama halk kör) sadece biraz aklımızı kullanmamız yeterli. Fazla değil, kısa bir süre sonra tarih ülkenin son 30 yılını zaten bütün çıplaklığı ile yazacaktır. Türkiye kendi kendisiyle hesaplaşmaya başladığı gün geleceğe ümitle bakmaya başlayacağım.

8 Temmuz 2019 Pazartesi

12 PUNTO TRT SENARYO GÜNLERİ BAŞLADI

12 PUNTO
TRT SENARYO GÜNLERİ BAŞLADI

Türk sinemasına nitelikli senaryo ve filmler kazandırmak amacıyla düzenlenen 12 Punto TRT Senaryo Günleri  5 Temmuz'da başladı.

Kurulduğu günden beri Türk sinemasının gelişimine katkı sağlayan TRT, Türk sinemasına nitelikli senaryolar kazandırmak ve bu senaryoların filme dönüştürülmesini desteklemek amacıyla senaryo günleri düzenledi.

12 Punto TRT Senaryo Günleri adı altında düzenlenen etkinlikte her yıl finale kalan 12 proje arasından uluslararası jüri tarafından seçilen 4 projeye ortak yapım ödülü, 4 projeye ön alım ödülü verilecek. Senaryo Günleri çerçevesinde ayrıca senaryo geliştirme atölyeleri, ustalık sınıfları ve paneller düzenlenmekte.
Genç yeteneklerin senaryoları usta isimlerle buluşacak. Finalistler, uluslararası kamuoyu tarafından yakından tanınan, bağımsız bir jürinin önüne çıkacak.

Johnn Bailey 12 Punto TRT Senaryo Günleri'nde

Oscar Ödülleri'ni veren Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'nin (Akademi) başkanı John Bailey, "12 Punto TRT Senaryo Günleri"nin bağımsız jürisinde bulunmak üzere İstanbul'a geldi.
Dünyanın en prestijli satış ajanslarından Wildbunch’ın alım direktörü Marie-Pierre Valle ve Saraybosna Film Festivali Cinelin Direktörü Amra Bakšić Čamo jüri üyeleri arasında yer alan diğer isimlerden.

5 Temmuz'da CVK Park Bosphorus Hotel'de yapılan açılışa TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz, TRT Ortak ve Dış Yapımlar Müdürü Faruk Güven ve Eurimages Türkiye Delegesi Zülfikar Kürüm'ün yanı sıra TRT 12 Punto Senaryo yarışmasında finale kalan eserlerin senarist ve yapımcıları katıldı.


TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz, yaptığı açıklamada, Türk sinemasının problemlerinin dünya sinemasının da problemleri olduğunu belirterek, sinema sektöründe nitelikli eser bulabilmek ya da nitelikli eserlere fon bulabilmenin zor olduğunu söyledi.

"Türk sinemasında bir dönüm noktası olacak"

TRT 1 Genel Koordinatörü Cemil Yavuz
Cemil Yavuz, "Hem Türk sinemasına fon sağlasın hem de uluslararası anlamda yarışmacı bir sinemaya ulaşalım arzusuyla 12 Punto'nun kurulduğunu belirtti. Bu sebeple seçicilerin TRT'den değil, öncelikle sektörden, sonrasında ise yurt dışından gelen seçiciler olduğunu vurguladı. Burada seçilen eserlerin hem uluslararası nitelikte olmasını sağlayacağız, hem de daha sonrasında burada üretilecek eserlerin uluslararası kriterlere uygun üretilmesini sağlayacağız." dedi.

Yarışmanın ve sinema günleri etkinliğinin bir senedir hazırlıklarının yapıldığını aktaran Yavuz, şunları da kaydetti:

"Bir hafta boyunca paneller, masterclasslar, pitching eğitimleriyle devam edeceğiz. Zannediyorum ki bu seneden başlayarak Türk sinemasında bir dönüm noktası olacak. Uluslararası jüri tarafından seçilen eserlerin hem senaryo geliştirmelerine destek olacağız, hem de bütün festivallere girmesi için ek bütçe vereceğiz. Bütün bunlar bir filmin senaryo aşamasından başlayarak festival dünyasına gelene kadar süren yolculuğunun tüm sürecini kapsıyor. 12 Punto Senaryo yarışması da bu süreçlerde seçtiği eserlerin yanında olacak."

TRT Ortak ve Dış Yapımlar Müdürü Faruk Güven
TRT Ortak ve Dış Yapımlar Müdürü Faruk Güven ise 12 Punto Senaryo Yarışması'nın ilk olarak bu sene planladıkları bir organizasyon olduğuna dikkati çekerek, senaryoları bir sistematik çerçevesinde almak, bu çerçevede bağımsız bir şekilde değerlendirmek ve uluslararası alana bu yapımların nasıl taşınacağıyla alakalı bir yol haritası belirlemek amacıyla düzenlediklerini söyledi.

Güven, bir hafta sürecek Senaryo Günleri kapsamında senaryo doktorları ile senaryo geliştirme atölyeleri, pitching eğitmeni ile ustalık sınıfları ve panellerin düzenleneceğini belirtti.

Güven, yarışmaya 12 Nisan'dan itibaren 119 senaryo sahibinin başvurduğunu ve teknik değerlendirmeyle bu sayının 70'e indirildiğine işaret ederek, 12 senaryonun finalde yarışmasına yönetmen Nazif Tunç, Eurimages Türkiye Delegesi Zülfikar Kürüm ve senaryo ve film eleştirmeni Burak Göral'dan oluşan bağımsız jüri üyelerinden oluşan kurulun karar verdiğini dile getirdi.

Etkinlik 13 Temmuz tarihine kadar devam edecek. John Bailey’in eşi Carol Littleton da 13 Temmuz'daki panelde konuşmacı olarak yer alacak.

22 Nisan 2019 Pazartesi

İstihbarat Roman yazarı AZİMA AĞALAROVA

YAZAR AZİMA AĞALOROVA

AĞLAYAN DUVAR

Ben ki bir Yahudi kızıyım, bir Türk'ün sevda çiskinine tutuldum. Esme zalim rüzgar, esme! Kırk milyon dolara bir öpücük sahibi olan bu karınca kalpli kadından ne istiyorsun!

AĞLAYAN DUVAR

O bir Türk istihbaratçısı. Vatanı için kendi hayatını terk etti. 25 sene özel görev için İsrail'de kaldı. Çok işkenceler gördü; ama yenilmedi. 



 

 

 

 



25 Mart 2019 Pazartesi

Küratörlüğünü Funda Tümer'in üstlendiği "FINE ART SANAT BİRLİĞİ MEGA PROJE SERGİSİ [[ POLİKROMİ ]] görkemli bir gece ile kapılarını açtı ve sanatseverler ile buluştu.

FINE ART SANAT BİRLİĞİ 
MEGA PROJE SERGİSİ "POLİKROMİ" 
GÖRKEMLİ BİR GECE İLE KAPILARINI AÇTI

Küratörlüğünü Funda Tümer'in üstlendiği sergi görkemli bir gece ile kapılarını açtı ve sanatseverler ile buluştu.

Sergide farklı tarz ve tekniklerde çalışan 22 değerli sanatçı yer almakta ve 70 eser sergilenmekte. Geceye İş Dünyası'ndan  ESC Yatırım Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Tümer Topal, Akalın Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Esen,  İş Adamı ve Fotoğraf Sanatçısı Cihat Ceylan, Yatırımcı iş adamı Murat Polat, Özelleştirme Dairesi Müdürü Nadide Aydın, D.M.O. Müdürlerinden Nurdan Gönen, Çubuk Yem Fabrikası Sahibi ve kızı Nesrin Alkan, İş adamı Bayram Kaleci, İş adamı Rauf Öztürk, Roketsan'dan Güliz Yıldız Uğural, Emekli Generallerimizden İbrahim Aydın, emekli Albaylarımızdan Turan Yazıcı, Yılmaz Baybars, Yurdagül Sözen  ve Ergin Sözen, emekli Yarbaylarımızdan Yıldırım Baybars, TRT ailesinden Neslihan Yapar, Efgan Beyaz, Özge Akkoyunlu, Rengin Işıksalan, Mualla Sardaş, Ertuğrul Dirlik ve Servet Işık, Radyovizyon Haber'den Ali Uğural, Ulusal Haber Ajansı'ndan Mustafa Nevruz Sınacı,  Kültür Bakanlığı'ndan Ülkü Okan Aksoy, MEB. den Benay Konuralp,  Sanat Dünyası'ndan Sanat Eleştirmeni Ali Çağlayan, Ressam Nedim Bilgiç ve Ressam Ferman Aydın başta olmak üzere birçok önemli konuk katıldı.

Görsel Sanatlar dalında farklı tarz ve teknikteki eserler, izleyiciler tarafından büyük beğeni aldı. Katılımcı sanatçılara belgeleri Başkan Funda Tümer ve serginin Onur Sanatçısı Hamit Hayran tarafından takdim edildi.

Sergi 01 Nisan 2019 tarihine kadar Ankara Müjdat Gezen Sanat Merkezi Actor Studio Sanat Galerisi ev sahipliğinde izlenebilecek.

1 Mart 2019 Cuma

FINE ART SANAT BİRLİĞİ MEGA PROJE '' POLİKROMİ '' GÖRSEL SANATLAR SERGİSİ SANATSEVERLER İLE BULUŞMAYA HAZIRLANIYOR

FINE ART SANAT BİRLİĞİ MEGA PROJE 
''POLİKROMİ'' 
GÖRSEL SANATLAR SERGİSİ SANATSEVERLER İLE BULUŞMAYA HAZIRLANIYOR
Fine Art Sanat Birliği'nin her yıl düzenledikleri  MEGA PROJE  kapsamındaki sergileri sanatseverler ile buluşmaya hazırlanıyor.

Serginin adı, Görsel sanatlar ve mimaride çok renklilik anlamına gelen  POLİKROMİ adını taşımakta. Görsel Sanatlar'a dair farklı tarz, teknik ve temada eserlerin yer alacağı serginin küratörlüğünü Funda Tümer, ev sahipliğini sanatın önemli merkezlerinden biri olan Müjdat Gezen Sanat Merkezi Actor Studio Sanat Galerisi üstlenmekte.

Sergide Genç , Orta ve İleri Kuşak olmak üzere Türkiye'nin önemli 22 sanatçısının 55 eseri sergilenecek.

Serginin Onur Sanatçısı ise El Sanatları'nda önemli bir usta ve Yumurta Sanatı'nın Türkiye'deki ilk temsilcisi ve duayeni olan Hamit Hayran.

Sergi 23 Mart 2019 tarihinde kapılarını açarak  sanatseverlerle buluşacak.