![]() |
SERAMİK SANATI'NDA
FARK YARATAN SANATÇI
ERSOY YILMAZ
|
SERAMİK
SANATI'NDA FARK YARATAN SANATÇI
ERSOY
YILMAZ
Seramik
Sanatçısı Ersoy Yılmaz çalışmaları, yüzeysel seramik dekorasyonu, özellikle ''sır-altı'' tabir edilen teknik
üzerinde yoğunlaşır. Geleneksel Çini Sanatı'mız da kullanılan bu teknik,
sanatçının çalışmalarında, incelikli ton geçişleri ve kimi zaman suluboya
tadında etkiler içeren daha resimsel bir tarza evrilerek Seramik Sanatı'na
başka bir boyut kazandırmaktadır.
Eserler
karşısında seramik ve resim sanatının bu kadar başarı ile bir araya gelmesi
karşısında etkilenmemek mümkün değildir.
Fırçanın
kullanılışından başlayan başarı, sır ile bütünleştiği anda ortaya muhteşem bir
manzara çıkmaktadır. Her tema ve figürün işlenişindeki en ince detay, esere her
bakışta, farklı bir yere götürmektedir.
Sanatçı
"tuval" olarak, çoğu zaman kenarları hafifçe kıvrımlı düz, dairesel
tabak formlarını tercih etmektedir. Bu formlar için şeffaf, parlak bir sırda
karar kıldığı dikkat çekmektedir. Bu iki özelliğin kompozisyonla doğrudan
ilişkili olduğu açıkça görülmektedir. Tabağın kenar kıvrımlarında hafifçe
eğilip bükülen imge, bir kez de parlak sır üzerinden yansıyan ışıkla değişime
uğramaktadır.
İKİLEM'DE DENGE!..
Sanatçı
ile özdeşleşen bu özellikler, resim mi- seramik mi ikileminde dengeyi seramik lehine
bozar. Kuvvetli işlev çağrışımıyla tabak formu da, diğer yandan oldukça özgün
bir tarzla ele alınmış pişmiş-toprak bir nesne ile yüz yüze olduğumuz fikrini
pekiştirir.
Sanatçı bu
tarzdaki çalışmalarını '' Sır-altı Düşler'' adıyla ilk kez 2010 yılında
Ankara'da sergilemiştir. Sergilendiği günden itibaren gerek yurt içi gerekse
yurt dışında başta İtalya olmak üzere büyük ilgi görmüş ve önemli
koleksiyonlardaki yerini almıştır.
Sanatçı'nın
eserleri kadar eserlerine verdiği isimlerde dikkat çekmektedir. ''Meşhud'',
''Mütebessim'' en dikkat çekenlerinden
birkaç örnektir.
Teknoloji ve hız...
Belirli
dönemlerde farklı temalar işleyen sanatçı yeni konseptini '' Teknoloji ve hız
insanı bireyselleştiriyor, yalnızlaştırıyor ve kendi içine hapsediyor. Bu
korkunç tempo içinde insan düşünemiyor, derinleşemiyor. Nasıl derinleşsin ki,
bir Fransız düşünürün dediği gibi "düşünmek için durmak gerekir". Kan
ter içinde koşan insan düşünebilir mi? Çalışmalarımda eşyaya bakışı, ama
sükunet halindeki insanın bakışını yakalamaya çalışıyorum. Masadaki bir bardak
çay ya da demlik, hem bir eşyaya dalıp gitmiş derin bakışları, hem de
teknolojiyle izole edilmiş yalnız insanı simgeliyor.'' ifadesi ile
anlatmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder